15 Ocak 2015 Perşembe

Bana Masal Anlatma

Bugün size bu akşam izleme fırsatını yakaladığım, Burak Aksak'ın şahane kafasından, Bana Masal Anlatma'yı anlatıyorum.

Türk yapımı komedi filmlerine yeni bir soluk getirmiş bu film. Küfür etmeden de güldürülebilirin en güzel örnekleri içerisinde sayabiliriz. Burak Aksak'ın kaleminden çıkan ve ilk filmi olan bu film, beklediğimden çok daha iyi bir seviyede, tatlı mı tatlı, komik mi komik bir yapım olmuş. Leyla ile Mecnun izleyicileri zaten az çok bu kalemi bilirler ve eminim ki bu kafayı da çok sevecekler.

Filmimizin konusu;
Suriçi mahallesinde yaşayan ve minibüs şoförlüğü yapan Rıza'nın sıradan bir hayatı vardır. Rıza babasını çok küçük yaşta kaybetmiş, kızlara açılmakta büyük sorun yaşayan ve bu yüzden hiç kız arkadaşı olmamış çekingen bir gençtir.  Rıza'nın, küçükken babasından dinlediği çok meşhur bir masal vardır. Masalda Ayperi adlı genç bir kızın, sultanın adamları tarafından ailesinin öldürülmesi ile başına gelecekler anlatılacaktır. Ayperi masalın sonlarına doğru bir büyücüye gider, ama Rıza'nın babası masalı burada bitirdiği için Ayperi'nin başına gelenleri kimse bilemez. Ve Ayperi ise bu olaydan sonra kendini bizim dünyamızda bulur. Ayperi onu bu hayattan kurtaracak bir kahraman ararken, Rıza da birinin kahramanı olabilmek için küçüklüğünden bu yana dua eder. Acaba Ayperi kahramanını bulmuş mudur ya da Rıza bu hayatta bir kahraman olabilecek midir?

Bir mahalle komedisi olan bu filmde, birbirinden değişik ve birbirinden komik birçok karakter bulunmakta. Bu hikayede özellikle en sevdiğim karakter Cengiz Bozkurt'un canlandırdığı kahvehaneci Nafi karakteri oldu. Biraz gülmek, biraz hüzünlenmek, biraz kendine ait bir şeyler bulmak için izlenilebilecek bu sımsıcak mahalleyi, hazır vizyondayken gidin bir görün derim. Bu film şimdiden arşivlerde çok güzel, çok ayrı bir yerde…


İYİ SEYİRLER, BOL EĞLENCELER…


Sin City

Bu hafta sizlere Sin City filmini anlatacağım.

2014 yılında 2.si çıkan Sin City, Frank Miller'ın bir çizgi-roman uyarlaması olup, Robert Rodriguez'in görüntü açısından çizgi-romanı aratmayan şahane bir yapımıdır. Karakterler adeta, usta bir karakalem ressamının elinden çıkmış gibi. Bu film konusunun ilgi çekiciliği dışında sadece görüntüsü için bile izlenebilir nitelikte. Film siyah beyaz olarak çekilip, anlatılan konunun kasvetini seyirciye çok güzel bir şekilde aktarırken, bazı küçük sahnelerde araya koyduğu capcanlı renklerle yine izleyenleri heyecanlandırıp, o olay örgüsünün içine çekiyor. Filmde birkaç karakterin kısa kısa yaşadıkları olaylar anlatılıyor. Film daha çok, ana karakterler olan Marv, Nancy ve polis Hartigan'ın etrafında gelişiyor.

Gelelim konusuna:
Marv, aşık olduğu kadınla ilk kez bir geceyi beraber geçirdikten sonra ne yazık ki ertesi sabah onun, yanı başında öldüğünü görür. Ancak konumları gereğince söz konusu cinayetin esas zanlısı pozisyonuna düşen Marv, polis tarafından aranırken kendisi de esas katilin peşine düşmüştür. Bir yandan kaçıp diğer yandan kovalarken yeterince zor bir işin içine girmiştir bile. Amerika’nın hayal ürünü bir şehrinde yaşanan bir takım suç olaylarını anlatan film çizgi havasında bir polisiye olarak perdeye yansıyor.
Polis memuru Hartigan ve Nancy'nin hikayeleri de sürpriz olsun.

Ve aslında konusu kısaca, filmde de geçen şu repliktir;
''Old man dies, young girl lives, fair trade...''


İYİ SEYİRLER…


9 Ocak 2015 Cuma

Miss Violence

Bugün bir değişiklik yapıp çok beğendiğim bir festival filmini anlatacağım. Bu haftaki konuğumuz Alexandros Avranas'ın Venedik film festivalinde olay yaratan filmi Miss Violance. Yunanistan yapımı olan bu filmimiz, senaristi ve yönetmeni olan Alexandros Avranas'ın da dediğine göre, gerçek hayatta Almanya'da yaşanmış bir olayın hafif kurgulanmış bir anlatımı olmaktaymış.


Filmin konusuna gelecek olursak:
Henüz 11. yaş gününü kutlayan Angeliki, doğum gününde ailesiyle yaşadığı evin balkonundan kendisini aşağıya bırakır. Üstelik yüzünde kocaman bir tebessüm vardır. Yetkili kurumlara göre apaçık bir intihar olarak görülen bu vakaya dair soruşturma açılır, ama aile yaşanan bu talihsiz olayın kaza olduğu konusunda ısrar edecek ve bunun dışındaki tüm ihtimallere karşı sessiz kalacaktır.



Dilimize "Şiddet Güzeli" olarak çevirilen bu film, tüm bildiklerimizi sorgulamamıza neden olacak nitelikte. Genel ahlak kuralları, aile olgusu, günümüzde giderek tüm değerlerin hiçleştiği bir dünyada, doğumundan itibaren bir birey olmanın getirdiği zorluk gibi konuların alışılagelmişin dışında irdelendiği bir film olmuş. Yaşadığımız hayatta belki de birçok kez yaşanan, fakat duymadığımız, görmediğimiz, gün yüzüne çıkmadığı sürece bizi rahatsız etmeyecek bir konuyu, yönetmenimiz bizi rahatsız edecek şekilde işleyerek, adeta çağımızın bu yarasına parmak basmış. 

Bu Film 70. Venedik Film Festivalinde Alexandros Avranas'a en iyi yönetmen Themis Panou'ya da en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırmıştır.

Dipnot: Hayatımda izlediğim en iyi açılış sahnesine sahip olan film...


İyi Seyirler...